Sayfalar

24 Ağustos 2010 Salı

Kendi Halkına Zulüm Eden Bir Ülkenin Sınavı: KPSS..!



http://img227.imageshack.us/img227/4427/capture1bo.jpg


"Öğretmen"lik sınavında 120'de 120 doğru çıkaranların, cemaat-tarikat mensubu olduğu... Tesadüfe bak, karı-koca veya aynı evi paylaşan tiplerin, imkânsız skora ulaştığı... Soruların sızdırıldığı, iddia ediliyor.

*

Sene 1943.

*

Ankara Atatürk Lisesi'nin en pırıltılı iki öğrencisi -birbiriyle canciğer- devlet bursuyla yurtdışında eğitime gidebilmek için, Milli Eğitim Bakanı'nın makam odasına girerler. Bakan bakar çocuklara, "sen oğlum, fazlasıyla hak ettin, gideceksin" der... Sonra öbürüne döner, "sen oğlum, fazlasıyla hak ettin ama, gönderemem, kalacaksın" der. Çocuklar çıkar odadan...

*

"Kalan" elini cebine sokar, yıllardır biriktirdiği harçlıklarını "giden"e uzatır, al bunu lütfen, hiç olmazsa amacımı kısmen gerçekleştireyim der... Kucaklaşır, vedalaşır iki arkadaş.

*

Giden, Gazi Yaşargil.

*

Kalan, Can Yücel.

Milli Eğitim Bakanı'nın oğlu!

*

"Torpil yapıldı" demesinler diye, hak ettiği bursu alamayan Can, hiç kırılmaz babasına... Vekil oğlu olmak, hep ağır gelmiştir ona zaten... Protokol "portakal gibi bi şey"dir onun için, bi kez olsun binmez makam arabasına... Türkiye'nin en heyecan verici şairi olur, diliyle, zekâsıyla eşsizdir ama, bana göre en muhteşem şiiri, boyun eğmeden yaşadığı hayatının ta kendisidir... "Ömrümce muhalif yaşadım, onun için kan grubum RH negatif" der... İçeri tıkılır, kitapları toplatılır, tınmaz bile... Alnı açık yürür, Cambridge'e gitmeyi başarır.

*

Gazi, İsviçre'ye gider, Almanya'ya, oradan ABD'ye... Beyin cerrahisinde çığır açar, ordinaryüs olur, ABD'de "yüzyılın adamı" seçilir. Türkiye ise, askerlikten kaçıyor diye, vatandaşlıktan atarak ödüllendirir onu! Vatansız kalır... Sonra utanıp, Türkiye Cumhuriyeti Üstün Hizmet Madalyası ve Milli Egemenlik Onur Ödülü verdiler, orası ayrı.

*

Gazi'nin oğlu olur, "Can" adını koyar...

Can'ın oğlu olur, Gazi elinden tutar, cerrah yapar... "Rengahenk" isimli kitabını Gazi'ye ithaf eder Can, "Beynin Piri Reis'i" der arkadaşı için.

*

Ve, son nefesini verirken, ABD'den gelen oğlu, kulağına eğilir Can'ın, "Gazi'nin selamı var, seni çok seviyor" der... Can'ın duyduğu son sözlerdir bunlar, gülümser, kapatır gözlerini.

*

Aynı dakikalarda, binlerce kilometre uzakta, Can'dan gelen paketi açar Gazi... Arkadaşının son eseri "Mekânım Datça Olsun" isimli kitap çıkar içinden... Açar kapağını, bakar ilk sayfasına ve ağlayarak okur, son el yazısını: "Gazi, gözümün bebeği, giderayak..."

*

Offf, of.

*

Öz oğluna bile hak ettiğini vermeye utanan Milli Eğitim terbiyesinden... Torpille, tezgâhla, şaibeyle kaynamaktan utanmayan Milli Eğitim zihniyetine.

*

Dönem arkadaşına cebindeki parayı, üstüne yüreğini çıkarıp veren pırıl pırıl öğretmen oğlundan... Dönem arkadaşının cebindeki parayı, geleceğini çalan ahlaksız öğretmen bozuntusuna.

*

Değerli öğretmen adayları..."Her Şey Sende Gizli" şiirinde şöyle der Can:

Gülebildiğin kadar mutlusun

Üzülme, bil ki...

Ağladığın kadar güleceksin

Sakın bitti sanma her şeyi...

*

Sakın bitti sanma...

Her şey sende gizli.

Boyun eğme asla.

Cumhuriyet'e sahip çık.


Yılmaz Özdil / Hürriyet

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Devleti Yöneten Kişiler: Kozanlı Ömer ve Sinan Bey!


Kulak verilmesi gereken bir insan: Hanefi Avcı


http://img5.mynet.com/ha5/h/hanefiavci2.jpg

Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı öyle bir iddaada bulundu ki, yeryerinden oynayacak.. Bu iddaa Gülen cematininin devletin nerelerine sızdığını ve ne gibi işler yaptığını açıklığa getiriyor..

Fethullah Gülen cemaatinin örgütlendiği her kurum ve kuruluşu 'imam' adı verilen bir sivil yönetici eliyle yönettiğini, emniyetin başına da 'Kozanlı Ömer' kod adlı Osman Hilmi Özdil'in atandığını ileri süren Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Gülen cematinin ordu ve MİT için de sivil bir imamı olduğunu öne sürdü. Avcı ayrıca milletvekillerini 'idare ve koordine eden' bir kişinin bulunduğu iddiasında. Avcı'ya göre cemaatin kamudaki ayağı 'suç örgütü' vasfı taşıyor.


'Haliç'te Yaşayan Simonlar / Dün Devlet Bugün Cemaat' adlı kitabıyla büyük tartışma yaratan Hanefi Avcı, Radikal'e konuştu. Gülen cemaatinin adliyeden emniyete kadar kamuda kilit noktaları tuttuğunu öne süren Avcı bu yapının 'ideolojik ve hiyerarşik birlik' olduğunu iddia etti. Avcı cemaati bir tür yeni 'derin devlet' olarak görüp görmediğine ilşikin soruya şu yanıtı verdi: "Ben bir örgütün devlete sızması ve devlet içinde hareket etmesi diye yorumluyorum. Ama o bakış açısıyla öyle yorumlanabilir. Adını iyi koymak lazım. Emniyette, adliyedeki olaylar hukuki, adli değildir, örgütsel faaliyettir. Daha çok devletin kurumlarını kullanıyor diye bakmak lazım."

Avcı, emniyetteki cemaat örgütünün AKP iktidarının başladığı 2003 öncesi ve sonrası diye iki döneme ayrıldığını öne sürerek, "Daha barışık ve pasif bir örgüt varken şimdi aktif operasyon yapan bir örgüt" diye konuştu. Avcı, bu örgütün TCK'nın 220. maddesinde düzenlenen 'basit suç örgütü' mü, yoksa 'anayasayı ihlal' başlığında düzenlenen, 'ağırlaştırılmış müebbet hapis' gerektiren 'yasa dışı örgüt' olarak mı ele alınması gerektiği sorusuna, "En azından TCK 220'ye oturur ama diğer boyutuna biraz daha bakmak lazım" diyerek, TCK 309'u işaret etti.
Kitabında, emniyeti 'Kozanlı Ömer' adlı 'imamın' yönettiği savına yer veren Avcı, aynı şekilde TSK ve TBMM'nin de 'imamları' bulunduğunu iddia ediyor. Avcı'nın bu konudaki sorularımıza yanıtları şöyle:

Kimdir Kozanlı Ömer?
Onu herkes biliyor.

Gördünüz mü?
Görmedim ama biliyorum.

Tanınan biri mi?
Bilmesi gereken insanlar biliyor...

Hâlâ imam mı?
Bir dönem için öyle bir görevdeydi.

Ordunun da imamı var mı?
Tabii. Ordunun, MİT'in ayrı ayrı imamları var. MİT'in imamının kod adı Sinan bey.

İsimlerini biliyor musunuz?
Biliyorum.

Ordunun imamı kim?
Söyleyemem. Erken olur.

O da sivil mi?
Hepsi sivil. Resmi güç içinde bulunan kişi imam olmaz.

Bu kişiyi tanıyorsunuz yani?
Tanımıyorum ama biliyorum

O da Türkiye'de mi?
Bunların dışarıda olma şansı yok.

Kurumlardaki örgüt mensuplarıyla nasıl irtibat kuruyorlar?
Görüşüyorlar. Gizli faaliyet nasıl yürütülüyorsa...

Meclis'in de bir imamı mı var?
Milletvekillerini idare eden, onlarla ilgili koordinasyonu sağlayan, sorunlarına bakan öyle kişiler var diye biliyorum.

Avcı, bir kanıt gösteremediği iddiasını ilişkin, kanıtların bulunabileceği adresleri işaret ettiğini belirtiyor. Kendisinin başka isimle ve IMEI numarasından İstanbul İstihbarat Şubesi'nce dinlenildiğini ve bu yönde bir şikâyet dilekçelesi verdiğini anımsatan Avcı, şöyle diyor:

"İmzasız ihbar mehtuplarıyla devletin dev sistemi çalışırken ben adres, yer, nokta veriyorum. Şu tarih ve sayılı mahkeme kararı incelenirse gözükecektir diyorum, denetlenmiyor. İçişleri Bakanı yapmıyor. İşte, size 5 bin delil! Gidin inceleyin. İnsanların ismi değiştirilerek dinleme kararı alınmış. Bu kararla kimlere santaj, sabatoj yapıldığını bulacaksınız. Adresi veriyorum, gidip almıyorsunuz."

Yargıya bilgi verecek
Avcı, hakkındaki soruşturmanın, ortaya attığı iddialarla ilgili değil, kitap yazmasına ilişkin olduğunu tahmin ettiğini söylüyor. Ancak bir ceza soruşturması açıldığı takdirde, kurumlara atanan 'imamların' isim ve nitelikleri de dahil olmak üzere, elindeki bilgi ve belgeleri paylaşacağını belirtiyor.

Ergenekon: Bu delillerle zor
Avcı, cemaatin yargıya yönelik ilk operasyonel müdahalesinin Van'da Savcı Ferhat Sarıkaya eliyle açılan Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve Şemdinli davaları olduğunu belirtiyor. Kitabında, Şemdinli iddianamesinin Sarıkaya tarafından yazılmamış olabileceğini iddia eden Avcı, eski savcının takibata uğraması gerektiğini de vurguluyor.

Avcı, orduda hükümete müdahaleye şartlanmış darbeci eğilimlerin olabileceğine dikkat çekmekle birlikte Ergenekon soruşturmasına kuşkulu yaklaşıyor: "Ortada böyle zihniyet etrafında örgütlenmiş insanlar olabilir. Ama eylemleriyle ilgili hiçbir şey anlatılamaz veya anlatılanlar kesinlikle o olamaz. Bu delilerle bu söylenemez."
Avcı, delillerin sağlıklı olduğundan tereddüt duyduğunu, eldeki belgelerin yeniden ayıklanması ve incelenmesi gerektiğini kaydediyor.

22 Ağustos 2010 Pazar

KPSS Rezaletinin Belgesi (3)



Devlet memuru olmak isteyen 800 bin adayın ter döktüğü Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (KPSS) soru veya yanıtların sızdığı iddiası, ‘güçleniyor.’ Radikal, 10-11 Temmuz’da yapılan sınavın şampiyonlarını mercek altına aldı. Radikal’in resmi kaynaklarda yaptığı kontrollere göre ‘KPSS şampiyonları’ndan (120 sorulu sınavda 110 ve üzeri net yapanların) en az 20’si, aynı evde yaşayan evli çiftler, kardeşler veya ev arkadaşları.

KPSS’de geçen yıl 120 sorunun tamamını yapan kimse olmamıştı. Bu yıl ise aynı sınavda 300’ü aşkın kişi 120 soruda 120 net doğru yapması, bu kişilerden bir kısmının aynı evde yaşaması, ‘Zordu’ denilen sınavda ortalama doğru sayısının ise 61’de kalması ‘cevap anahtarı bazı evlere servis mi edildi’ kuşkusu yarattı.

Aynı evlerden bu kadar başarılı adayların çıkmasının tesadüf olamayacağını savunan mağdur adaylar, “Kimlik numaraları ve sonuç belgeleri internette çarşaf çarşaf yayımlanan başarılı adaylar neden seslerini çıkarmıyor, neden köşe bucak kaçıyor. Onların suskun kalması bizim iddialarımızı iyice güçlendiriyor” diyor.

İşte Başarılı Hanehalkları;

Radikal’in tepsitlerine göre, aynı adreste yaşayan en az 10 çift, kardeş ya da akraba, sınavda şampiyon oldu. İzmir’den N.B ve H.B, Sakarya’dan L.Ç ve S.Ç, Kayseri’den R.Y ve Z.Y, Ankara’dan N.S ve A.S, Malatya’dan E.Ö ve A.Ö, yine Malatya’dan R.N ve B.K, Ankara’dan H.A ve S.A, Kahramanmaraş’tan B.G ve İ.G, Afyonkarahisar’dan S.A ve H.A, İzmir’den M.S ve M.S’nin sınavda gösterdiği başarılar aynı.

İkili gruplar halinde aynı evde yaşadığı tespit edilen adayların bazılarının eş, bazılarının kardeş, bazılarınınsa arkadaş olduğu belirtiliyor.
İsmi geçen adaylardan bazıları, tüm soruları doğru yanıtlarken, bazılarının birer, ikişer yanlış yaptığı görülüyor.

Resmi kaynaklara göre Ankara’dan N.S ve A.S, Malatya’dan R.Y ve Z.Y, İzmir’den H.B ve N.B, Sakarya’dan L.Ç ve S.Ç, Malatya’dan R.N ve B.K eğitim bilimleri testinde 120’de 120 net yaptı. İkili olarak bu adayların ikametgâh adresleri de puanları gibi aynı.
Ankara’dan H.A ve S.A’nın her ikisinin de 119 doğruya karşılık sadece bir yanlışı var. Eğitim bilimlerinde 117 doğru yapan E.Ö ile Malatya’da aynı evde yaşayan A.Ö aynı testte 111 doğru çıkarmayı başarmış görünüyor. İzmir’de M.S ve M.S çiftlerinin puanları da sırasıyla 113 ve 116 doğru çıkarmayı başarmış görünüyor.

Çiftlerin yanı sıra aynı evden kardeşler de başarılarıyla dikkat çekiyor. Afyonkarahisar’da aynı hanehalkından S.A ile H.A’nın her ikisi de sonuç belgelerine göre, Genel Yetenek testinde 56 doğru çıkarmayı başarmış görünüyor. Genel Kültür testinde ise adaylardan S.A 46, H.A ise 47 doğru yapmış. S.A eğitim bilimleri testinde de 120’de 120 net yapmayı başarmış görünüyor. Bu kişilere ek olarak bazı şampiyonların da aynı ilçelerde birbirine yakın mahallelerde yaşadığı görülüyor.

Eğitimciler ve bazı siyasi parti vekilleri, aynı evden ‘tam puan’ çıkmasının ‘soruların önceden alınmış olduğu’ yönündeki iddialara adeta kanıt teşkil ettiğini öne sürüyor. ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan’ın bu kadar çok sayıda ‘çift’in birlikte tam puan yapmasına nasıl bir açıklama getireceği merak ediliyor.

‘Bu delil değilse nedir?’
KPSS sonuçlarından memnun olmayan mağdur memur adayları ise sanal ortamda aynı sınavda tam puan ve yüksek puan yapan adayların sonuçlarını birbirlerine ve yetkililere ulaştırmaya çabalıyor. Adayların, e-postayla Radikal’e ulaştırdıkları isyanları şöyle:
“Bu kişilerin T.C kimlik numaraları çarçaf çarşaf nette dolaşıyor fakat onların hiç sesi çıkmıyor. Üç ayrı karıkocanın eğitim sınavında bütün sorulara hiç yanlış yapmadan doğru yapması somut delil değil de nedir? Lütfen sesimize ses verin ve sesimiz olun bizler geleceğin öğretmenleriyiz çocuklarınızı eğitecek öğretmenlerin hırsız olmasına göz yummayın.”

Çubukçu: Öğretmen ataması ertelenemez

KPSS sınavına giren bazı öğretmen adayları, öğretmen atamalarının soruşturma sonuçlanana kadar iptal edilmesini istedi. Ancak Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, öğretmen ihtiyacını gerekçe göstererek bunun mümkün olmadığını belirtti. Çubukçu, “Eğitim öğretim başlamadan önce, 31 Ağustos’da bu atamaları gerçekleştireceğiz. Çünkü öğretmen ihtiyacımız var. ÖSYM’nin çalışması da uzun sürebilir, onu bekleyemeyiz. ÖSYM bu çalışmanın ardından söz konusu kişilerin sınavlarının iptali yönünde bir karar alırsa, biz de bu kişilerin atamalarıyla ilgili benzer bir işlem yaparız” değerlendirmesi yaptı.

Sendika: Öğretmen atamaları ertelenmeli
Türk Eğitim-Sen KPSS soru veya yanıtlarının sızdırılması iddialarıyla ilgili resmi işlemleri başlatmış durumda. Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, 23 Ağustos Pazartesi Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunacaklarını, MEB’e de öğretmen atamalarının soruşturma sonuçlanana kadar ertelenmesi için resmi başvuru yapacaklarını söyledi. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, TBMM ve YÖK’e de birer resmi yazıyla olayın araştırılması için başvuracaklarını dile getiren Sendika Başkanı Koncuk, “Bu kadar önemli bir konuda yetkililer neden susuyor, anlamak mümkün değil” diye konuştu.

‘Şampiyonlar niye susuyor?’

Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç akademisyenler oluşan bir komisyon kurduklarını ve 300’ü aşkın adayın 120’de 120 net çıkardığı eğitim bilimleri testini ayrıntılı inceleyeceklerini dile getiriyor. İddialara temkinli yaklaşan Kılıç, “Başarılı adayların hiç sesini çıkarmamasını, kendilerini savunmamasını tuhaf karşılıyoruz. Maalesef onlar sessiz kaldıkça bizim kuşkularımız da daha güçleniyor” değerlendirmesini yaptı. Kılıç, ÖSYM’yi soruşturmayı bir an önce sonuçlandırması için sürekli aradıklarını dile getirerek, “Kanıt peşindeyiz. Eğer bir hukuksuzluk, usulsuzluk söz konusu olduğu ortaya çıkarsa, öğretmen atamalarının mutlaka durdurulması gerekiyor” diye konuştu. Radikal’e gelen bir e-postada ise “Siz bir sınava girseniz kopya çektiğiniz iddia edilse ve TC numaranız yayımlansa internete şikâyetçi olmazmısınız? Ben şahsen olurum ve dava açarım ama bunların sesi çıkmıyor ve köşe bucak kaçıyorlar. Bunlar bir kanıt değil mi?” denildi.

KPSS Rezaletinin Belgesi (2)

Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) tam bir kangren olma özelliğini koruyor. Odatv’ye gelen yüzlerce mail, bu konunun daha uzun süre gündemi işgal edeceğini gösteriyor. Birçok yorumcu ve KPSS mağduru sitemize düşüncelerini yazarak, bizim de olayda katkımız bulunmasını istediler.
Dikkati çeken iddiaların başında, sınavlarda “kopya çekildiği” geliyor.

KPSS’de en büyük haksızlık iddiası, branşlara göre sıralamanın bir türlü açıklanmaması. Bu gecikme, akıllara büyük “kuşkuların” düşmesine neden oluyor.

Diğer yandan geçen yıla göre çok daha fazla soru yapıp, daha fazla puan bekleyen öğretmenlerin tam bir hayal kırıklığı yaşaması. Puanlardaki düşüklük, pek çok yorum almamıza neden oldu.

Bir başka dikkat çeken konu ise on binlerce adayın bazı soruları boş bırakmasına rağmen, bu soruların boş değil de yanlış olarak değerlendirilmesi. Tepkilerin bir kısmı da buradan kaynaklanıyor.

Diğer bir iddia, katsayıların özellikle düşük tutularak, sözleşmeli öğretmenlere kadro olanağının sağlanmaması. Eldeki bilgiler değerlendirildiğinde, bir yıl önceki puanlar çoğu branşta yeni puanlardan daha fazla.

Bu konuda Odatv’ye gelen şikayet ve uyarı niteliğindeki yorumlardan bazıları şöyle:

“Merhaba,

2010 KPSS'ye giren adayların sınav puanlarının, sayısal verilerin çok farklı olmadığı 2009 KPSS'ye göre beklenenin çok altında gelmesi, kopya çekildiğine dair haberleri de beraberinde getirmiştir. Özellikle memurlar.net'in forum sayfalarında, kopya çektiği
ya da soruların sızdırıldığı iddaa edilen kişilerin T.C. kimlik numaralarının elden ele dolaşması, kopya söylentilerini kanıtlar niteliktedir...”

“2009 KPSS birincisi Eğitim Bilimleri alanında 120 doğru yapamamışken bu yıl yaklaşık 500 kişinin (120 soru da 120 net yapan ve T.C kimlik numarası ifşa edilenlerden birinin genel sıralamasına baktığımızda 467. olduğu görülüyor ki bu kişilerin geçen yıllarda çıkardığı netler ortadadır...) bunu yapmış olması soruların sızdırıldığının göstergesidir. Kaldı ki 2010 eğitim bilimleri sınavında sorulan kimi soruların, uzmanların dahi üzerinde uzlaşamadıkları nitelikte sorular olması kafalarda soru işaretleri oluşması için yeterlidir.”

"Geçen yıl polislik sınavında ortaya çıkan sızdırma olayına benzer bir durum söz konusudur ve kimi dershaneler eliyle bu yapılmıştır. Başlangıçta belirttiğim gibi bu durum, geçen yıl yapılan sınavla benzer sayısal verilere sahip olmasına rağmen puanların 5-8 puan düşük gelmesine neden olmuştur.”

“KPSS tarihinde, eğitim bilimlerinden 120'de 120 yapan olmamıştı. Nedeni ise, gelen soruların tartışmaya açık olması, çeşitli yayınevlerinden uzmanların, çeşit okullardan profesörlerin, hocaların üzerinde kesin olarak anlaşamadığı çelişkili soruların her sene var olmasıdır. En fazla yapan KPSS birincileri 105 net ancak yapabiliyordu. Oysaki bu sene işler değişti. 120 doğru yapan birisinin 467. olduğu belgesiyle gösteriliyor. demek ki en az 467 kişi 120 doğru yapmış. Ve nedense son iki seneye göre sıralamada ilk 10 binde 1000 kişilik bir artış var. Yine bu yaklaşık 1000 kişi sapmaları ve ortalamaları da etkilemiş oluyor... Özetle, iddialar öyle kolay kolay geçiştirilecek türden değil. En azından insanların şüphelerini yatıştırmak adına, ÖSYM gibi bir kurumun kendine olan güveni tazelemesi adına, soruşturulmaya değer iddialar bunlar. Aksi halde kamuoyunda ÖSYM'nin hiçbir kıymeti harbiyesi kalmayacaktır."

"Bu sene KPSS Lisans sınav sonuçlarına bakıldıgında 500’den fazla kişinin eğitim bilimleri sınavından (yani öğretmen olacakların girdiği sınav) 120 soruda 120 doğru yapmıştır. Bu sene herkesin eğitim sorularının gecen seneye göre çok zor oldugunu düşündüğünü ve bazı soruların cevap anahtarı olmasına rağmen cevabını anlamadıgımızı da eklemek isterim.

Geçen sene yani KPSS lisans (2009) sınavı Türkiye 1.’si olan kişi bile eğitimden 120 doğru yapamadı ama bu sene 500’den fazla kişi bunu başardı. Soruların bazılarının cevabı bile anlaşılamamış ve eğitim uzmanları bile cevaplayamazken...

Şimdi ortada dolaşan iddalara göre; bazı dershaneler geçen sene polislik sınavında oldugu gibi soruları onceden öğrencilere dağıtmış. (polislik sınavında bu olay ortaya cıkınca sınav iptal edilip tekrar yapılmıştı.) Bu öğrencilerden bazılarının TC kimlik numaraları forumlarda elden ele dolaşıyor. Bu kişilerin 2007, 2008 ve 2009 sınav sonuçlarına bakıldıgında çok kötü puanlar aldıkları görülmekte ama ne olduysa 2010 yılında bu kişiler birden tum soruları doğru cevaplamaya başlamıştır."

“Sayın YETKİLİ,
Bu büyük bir skandaldır. Bazılarının adamlarını kamuda personel olarak almak için kamu personeli seçme sınavında oynadığı bir oyundur. Bu yüzden binlerce aday mağdur olmuştur.”



“Yukarıdaki fotoğraf 2008, 2009 ve 2010 yıllarında sınava girmiş bir kişiye ait. KPSS-2010'daki öğretmenlik başvurularına esas olan KPSS–10 puan türündeki değişim, önceki yıllara göre uçurum denecek düzeyde. Netler açısından bakıldığında da şu değerlendirmeye varılabilir: Üç yıl boyunca KPSS'ye giren bu kişinin özellikle Eğitim Bilimlerindeki toplam yanlışı toplam doğrusundan daha fazla. Ancak 2010-KPSS'de Eğitim Bİlimlerindeki net sayısının 120 oluşu, disiplinli çalışma, özgüven, inanç gibi kavramlarla açıklanabilir gibi görünmüyor.

Yine de, yukarıda örnek olarak verdiğimiz kişinin gerçekten çalışarak bu başarıyı kazanmış olmasının da ihtimal dışı olmadığını da belirtmek gerekir.”


Kaynak: Odatv.com

21 Ağustos 2010 Cumartesi

KPSS Rezaletinin Belgesi (1)

Yüzbinlerce adayın soruların belirli bir cemate servis edildiğini iddaa ettikleri ve 20 KPSS şampiyonunun birbiriyle akraba, eş, ev arkadaşı olduğunu ortaya çıkmasının ardından gözler ÖSYM Başkanı Yarımağan'a çevrildi.. Yaramağan'nın konuya "Aynı ortamda çalışanların haliyle beraber birinci olmaları normal değil mi?" şeklindeki yaklaşımı ise tam trajediyi serğiliyor.. Binlerce aday ÖSYM Başkanının da işin içinde olabileceği idaasında bulunuyor..



20 Ağustos 2010 Cuma

Tayyip'in Gözyaşları..!

AKP Kars Milletvekili Mahmut Esat Güven eskiden solcuydu. 15 Aralık 1977'de ükücü Hüseyin Uçar'ı sokakta tabancasıyla öldürdü. Yakalandı, yargılandı, adam öldürmekten 20 yıl hüküm giydi.
9 yıl yattı. Çıktı. Daha sonra siyasi görüşü değişti, sağcı oldu. 2001 yılında "memnu hakların iadesi"nden yararlandı. 2007'de AKP vekili seçildi. Başbakan ülkücüler için şov yapıp ağlarken, onu alkışlayanlar arasında ülkücü katili Güven de vardı.
Veli Toprak / Sözcü


1982 TARİHLİ MAHKEME KARARI

SÖZCÜ'nün ele geçirdiği belge, Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 8 Eylül 1982 tarihinde aldığı karara dayanıyor. Şimdi AKP'nin Kars Milletvekili olarak Meclis'e soktuğu Mahmut Esat Güven, o dönemde ''adam öldürmek ve 6136 sayılı kanuna muhalefet'' suçundan hüküm giydi. Mahkeme kararında vekilin, ülkücü genci öldürdüğü tüm ayrıntıları ile anlatılıyor.

TARİH 15/12/1977 YER: KIZILAY

Tarih 15 Aralık 1977. Mahmut Esat Güven, üniversite öğrencisi. Kızılay'da bulunan Yüksel ve Konur Sokak'ın kesiştiği noktada Hüseyin Uçar (Ülkücü genç) ile karşılaştı. Uçar'a ''Dur, ellerini kaldır'' diyen Güven, yanındaki arkadaşından da arama yapmasını istedi. Arama yapılırken Uçar'ın hafifçe kıpırdaması sonunu getirdi. Güven, önce bir el ardından da 4 el ateş etti.

HÜSEYİN'İN SOZ SÖZLERİ: BENİ VURAN MAHMUT


Ülkücü genç, hastaneye kaldırıldı ancak ilk ateş sırasında aldığı yara nedeniyle öldü. Yalnız ölmeden önce hastanede, ''Beni vuran Mahmut'' dedi. Bunun üzerine Mahmut Göçer isimli biri yakalandı, katilin o olmadığı anlaşılınca serbest bırakıldı. Güven ise olaydan sonra Mimarlar Odası'na kaçarak, gizlendi. Aynı gün Mimarlar Odası'nda arama yapıldı. İki adet gizlenmiş tabanca ele geçirildi. Ayrıca tanıklıklarına başvurulan Cengiz Kunduz, Mehmet Kıymet, Mustafa Akaya (Lokantada yemek yiyor), Ahmet Uluşahin (simitçi) ve Mustafa Aytuğ isimli vatandaşlar olayda tanıklık ederek Mahmut Güven'i teşhis ettiler.

20 YIL CEZA ALDI 9 YIL HAPİS YATTI

Mahkeme, yaptığı yargılama sonucunda Güven'i, 20 yıl ağır hapis, 10 ay hapis, 416 lira para cezası ve ''müebbet kamu hizmetlerinden yasaklanması'' yönünde mahkum etti. AKP'li Güven, 9 yıl yattıktan sonra cezaevinden ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklanarak çıktı.
GÜVEN: 33 YIL GEÇTİ, NİYE ORTAYA ÇIKARTIYORSUNUZ?
Ben öldürmedim suç üzerime kaldı

AKP Kars Milletvekili Mahmut Esat Güven, ''1977'de bir mahkumiyetiniz var, adam öldürmüşsünüz?'' sorumuz üzerine ''Aradan 33 yıl geçmiş, niye şimdi bunlar ortaya çıkartılıyor'' diye tepkisini dile getirdi. AKP'li vekil, o olayı kendisinin işlemediğini ancak suçun üzerinde kaldığını savundu. AKP'li Güven, SÖZCÜ'ye şunları anlattı: ''Bir iftira. Benim yaptığım olay değil, ben öldürmedim. Ancak suç üzerimde kaldı. Benim bu olayı işlemediğimi onun (Hüseyin Uçar) ailesi de biliyor. Ben o çocuğu tanımıyordum. Göz göre göre biz suçlandık.''

Kamu yasağına rağmen nasıl milletvekili seçildi?

ADAM öldürmekten mahkum olan Mahmut Esat Güven, 2001 yılında ''memnu hakların iadesinden'' faydalanmış. AKP kurulurken, Güven'e ''sabıkası yoktur'' yazısı verilmiş. Daha sonra da milletvekili seçilerek Meclis'e girmiş. Oysa ki AKP'li vekil, 1977'de adam öldürdüğü için 1982'de hem 20 yıl ağır hapis cezası aldı hem de ömür boyu kamu hizmetlerinden yasaklandı. Ancak 2007'de vekil seçilirken ''sabıka kaydı bulunmadığı'' yönünde Yüksek Seçim Kurulu'na belge verdi. Bu ay içinde Adli Sicil Kurumu'ndan alınan sabıka kaydında ise Güven'in mahkum olduğu dosyaya atıf yapılıyor ve ''adli sicil kaydı vardır'' yazıyor.









19 Ağustos 2010 Perşembe

Hayırda "HAYIR" Var..

Lehimize gözüken bir kaç maddeyle neleri kaybedeceğimizi biliyormuyuz…?

Mecliste yasa tasarısı eğer yasalaşırsa pek çok hakkımızı kaybedeceğiz (Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) 5510 sayılı bekleyen şu anda.

Sağlık ve sosyal güvenlik haklarımızda oluşacak kayıplardan bazıları şöyle:

- Zaten kadınlar için 58, erkekler için 60 olan emeklilik yaşı hem kadınlar, hem de erkekler için 65′e çıkarılacak. (Madde 28)

- Emekliliğe hak kazanabilmek için yakın zamanda 5.000 ‘den 7,000 güne çıkarılan prim ödeme zorunluluğu 9,000 gün prime çıkacak. (Madde 27)

- Emekli maaşları% 23 ila% 33 arasında düşürülecek.(Madde 29)

-Yıpranma hakkı gasp edilecek

-Aylık geliri 1390,6 YTL’den fazla olan bütün vatandaşlar her ay 73 ila 475 YTLGenel Sağlık Sigortası primi ödemek zorunda kalacak. (Madde 88)

- Sadece ayakta tedavi olununca değil; hastalık, kaza, ameliyat gibi nedenlerle hastaneye yatmak gerekince de ‘Katılım payı’ adı altında bıraktı ÖDENECEK. (Madde 68)

- ‘Katılım payı’ Gerektiğinde beş Katına kadar arttırılacak. (Madde 68)

-Bütün Sağlık Hizmetleri Paralı olacak.

- Sağlık hizmeti alabilmek için bu Ülkenin VATANDAŞI olmak, üstelik vergi ödemek, dahası Genel Sağlık Sigortası primi yatırmak, hatta bir de ‘katılım payı’ ödemek yetmeyecek. Şimdi bir de’ilave ücret’adı altında para ödemek gerekecek. (Geçici Madde 5)

- Bütün dünyada anne sütünün önemi yeniden anlaşılır ve emzirme teşvik edilirken Türkiye’de “sigortalının çocuğuna bir ay anne sütü yeter ‘mantığı geçerli olacak. Daha önce doğum yapan sigortalılara 6 ay süreyle verilmesi öngörülen altı emzirme yardımı bir aya düşürülecek.

- Hastalanan sigortalılara verilen iş görememezlik ödeneği % 16 azalacak. (Madde 18, 19, 80)

- Emekli Bağ-Kur’lularının maaşından10 yıl süreyle % 10 oranında Genel Sağlık Sigortası primi kesilecek. (Madde 88)

- Primini ödeyemeyen vatandaşlar sağlık hizmeti alamayacak, Hastane kapılarından geri dönecek. (Madde 88, 89, 90)

- Primini ödeyemeyen çiftçilerin pamuğuna buğdayına, üzümüne tütününe el konulacak.. (Madde 87)

Şu anda sadece Türkiye’de değil dünyanın pek çok ülkesinde benzer Politikalar uygulanmaya çalışılıyor. Devletler sosyal güvenlik ve sağlık harcamalarını azaltma çabasındalar. Fransa ve Yunanistan’da büyük grevler ve yürüyüşlerle bu yasalar engellenmeye çalışılıyor. Şu an yasanın getirecekleri ile ilgili yeterli Farkındalık yok. Biz de bu yasayı engelleyebiliriz. Biz karşı koyarsak bu yasayı geçiremezler!